Unutmak istediğiniz anılarınız var mı? Yönetmen Michel Gondry’nin unutulmaz filmi Eternal Sunshine of the Spotless Mind’daki gibi hiç bunları zihninizden sildirebilmeyi istediniz mi? Günümüz teknolojisinde bu henüz mümkün olmadığından, unutmaya çalışmak dışında şu anda elimizden bir şey gelmiyor. Ancak bu hoşnut olunmayan geçmiş yaşantılar, internet gibi çok sayıda kişinin erişebildiği ortamlara sirayet ettiğinde insanların peşini ölene kadar bırakmayan bir lanete dönüşebiliyor. Teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği, bireylerin özel hayatına, huzuruna zarar veren bu gibi durumlar yeni hukuki terimler ve yasal koruma yolları doğuruyor.
Modern devletlerin ana işlevi, bireylerin huzur ve güven ortamında yaşamını sürdürmelerini ve hukuk düzenleri vasıtasıyla “Kişilik Hakları”nın korunmasını sağlamaktır. Herkesin erişimine açık bir ortamda, “Kamu Yararı” bulunmayan içeriklerin kaldırılmasını veya engellenmesi istemek de Kişilik Haklarının kapsamına girer.
Kavramın Ortaya Çıkış Serüveni
Unutulma hakkının bir kavram olarak tartışıldığı ilk dava; 2014 yılında Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından verilen “Costeja González v. Google Inc, Google İspanya” kararıdır. Karara konu olayda Costeja González isimli bir İspanyol avukat; Google arama motoruna ismi yazıldığında borçlarının iyileştirilmesi için mülkünü satmak zorunda kaldığına ilişkin La Vanguardia gazetesinin 1998 tarihli haberlerinin çıktığı gerekçesiyle, bu gazete ile Google İspanya ve Google Inc. hakkında İspanya Veri Koruma Kurumu’na şikayette bulunmuştur. Costeja González, ilk olarak şikâyetinde La Vanguardia gazetesinin söz konusu haberi kaldırmasını veya kendisine ait kişisel verilerin görülemeyeceği bir şekilde haberin düzeltilmesini veya arama motorları tarafından tanınan imkanları kullanarak verilerinin korunması adına belirli araçların kullanılmasını talep etmiştir. Google İspanya ve Google Inc.’den ise, kendisiyle ilgili kişisel verilerin kaldırılması veya gizlenmesini, arama sonuçları arasında çıkmamasını ve La Vanguardia gazetesi ile bağlantılı sayfalarda görülmemesini talep etmiştir. Costeja González, haberlerde bahsedilen işlemlerin yıllar önce sonuçlandığını ve bunlara yapılan her türlü atfın artık geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Google İspanya ve Google Inc., İspanya Veri Koruma Kurulunun kararını İspanya mahkemelerine taşımış ve ilgili mahkeme görüş bildirmesi için Avrupa Birliği Adalet Divanına başvurmuştur.
Divan; kişisel verilerin tutulması tarihi, istatistiksel veya bilimsel amaçlar bakımından gerekmediği müddetçe ve olayda “Kamu Yararı” da söz konusu değilse, veri ve arama sonuçlarında yer alan bağlantıların silinmesi gerektiği sonucuna varmış, bireylerin kişisel verilerini içeren bağlantıların arama sonuçlarından çıkarılmasını, arama motorlarından talep etme hakkına sahip olduğuna karar vermiştir. Böylelikle Unutulma Hakkı, “Right to be Forgotten (RTBF)” ya da “Right to Erasure” şeklinde modern bir hukuk terimi olarak kabul görmüştür.
Bu karar Google hakkında verilmiş olsa da diğer tüm arama motorları için geçerlidir. Karar neticesinde arama motorları, “Unutulma Hakkı” kapsamında talepte bulunulmasını sağlamak amacıyla form hazırlayarak bireysel başvuruları kabul etmeye başlamışlardır.
Kavramın Türkiye’deki Gelişimi ve Mevcut Uygulama
Anayasamızın 5. Maddesinde; “Devletin temel amaç ve görevleri … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” denilmektedir.
Diğer yandan 20. Maddede “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.” denilerek “Özel Hayatın Gizliliği” Anayasal bir hak olarak düzenlenmiştir.
Unutulma Hakkının ülkemizdeki hukuki dayanakları bu hükümler olmakla birlikte, bir kavram olarak tartışılmaya başlanması yukarıda değindiğimiz Google kararının ardından başlamıştır. İlk olarak Yargıtay içtihatlarında tartışılan Unutulma Hakkı, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlarla artık hukukumuzda da genel kabul gören bir kavram haline gelmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 17/6/2015 tarihli kararında Unutulma Hakkı kavramını kullanarak, Avrupa Birliği Adalet Divanının yukarıdaki kararına atıfta bulunarak kavramı “üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı” olarak tanımlamıştır.
Akabinde Anayasa Mahkemesi, 03/03/2016 tarih ve 2013/5653 başvuru numaralı kararında Unutulma Hakkını; “bireyin geçmişte haber yapılmış ve gerçeğe aykırılığı ileri sürülmemiş davranışlarının artık hatırlanmasının engellenmesi, internet haber arşivlerindeki kişisel verilere erişimin engellenerek kişilerin yaptıklarının unutulması sağlamak” olarak nitelendirmiştir.
2017 yılında ise Kişisel Verilerin Korunması Kanununu kapsamında “Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik” yayınlanmıştır. Yönetmelik’in 8. maddesinde kişisel verilerin silinmesi, verilerin ilgili kullanıcılar için erişilemez ve tekrar kullanılamaz hale getirilmesi işlemi olarak tanımlanmış ve veri sorumlusunun bunu sağlamak için gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Kişisel Verileri Koruma Kurulundan Önemli Bir Karar
Kişisel Verileri Koruma Kurulu 23/06/2020 tarih ve 2020/481 sayılı kararında; arama motorlarının “veri sorumlusu” olarak kabul edilmesi gerektiği, o nedenle faaliyetlerinin “kişisel veri işleme” faaliyeti olarak değerlendirileceğini açıkladı. Bunun üzerine bazı kişilerce Kurula başvurularak, çeşitli online mecralarda yer alan haberlerde geçen isimlerinin ya da haberlerinin silinmesi talep edilmeye başlandı. Unutulma Hakkı kapsamında değerlendirilmesi talep edilen bu başvuruları ele alan Kurul; talepler için öncelikle arama motorlarına başvuruda bulunulması gerektiğine karar verdi.
İlgili arama motorunun talebi reddi veya sessiz kalması halinde ise, kişilerce Kurula şikayette bulunulabilecek, aynı zamanda doğrudan dava yoluna da başvurulabilecektir.