Yeme-içme, eğlence, alışveriş gibi bir çok aktiviteyi bir araya getirme konseptiyle ortaya çıkan AVM kompleksleri “tüketici odaklı” karma yapılar olduğundan, nihai amacın ziyaretçi çekmek ve “müşteri memnuniyeti” sağlamak olduğu söylenebilir. Günlük ziyaretçi sayılarının binlere ulaştığı böylesi büyük yatırımlar, beraberinde bir çok sorumluluğu ve koruyucu önlemleri de getirmektedir.
Bu önlemlerin başında hiç şüphesiz güvenlik tedbirleri geliyor. Sirkülasyonun yoğun olduğu, böylesi büyük ve kompleks oluşumlarda güvenliği sadece hırsızlığa veya cezai eylemlere karşı alınmış bir önlem olarak düşünmemek gerek. AVM güvenliklerinin düzenleyici, uyarıcı, caydırıcı, yönlendirici bir çok fonksiyonu bulunmakta. Bu yönüyle AVM güvenliği, diğer güvenlik türlerine kıyasen daha spesifik özellikler arz ediyor.
Tüm AVM’ler tarafından uygulanan standart bir güvenlik protokolünden bahsedemesek de, genel olarak özellikle büyük şehirlerdeki AVM yönetimlerinin özel güvenlik için ciddi bir bütçe ayırdığını, hemen hepsinin giriş kapılarında ve otoparklarında metal arama detektörleri, X-Ray cihazları ve kameralar bulunduğunu görebiliyoruz. AVM içerisinde yer alan bazı mağazaların da (özellikle zincir mağazaların), AVM’nin genel güvenlik sistemiyle yetinmeyip, kendi içlerinde bazı güvenlik tedbirleri aldığına tanıklık edebiliyoruz.
Kimdir bu “Özel Güvenlik”?
Yukarıda sayılan güvenlik sistem ve cihazları bir yana, AVM bünyesinde ve mağazalar içerisinde güvenliğin sağlanmasındaki insan faktörü, yani özel güvenlik görevlileri önemli bir yer teşkil ediyor. Bu ehemmiyet, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince kendilerine verilen kapsamlı yetkilerden kaynaklanmakta.
“Özel Kolluk” sayılan özel güvenlik görevlileri, Cumhuriyet Savcılarına bağlı olup, savcılığın talep ve emirlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Özel güvenlik görevlileri; Özel Güvenlik İzninde adres olarak belirtilen görev alanı dahilinde suç işlenmesini engelleyecek tedbirleri alabilir, suç işlendiğinde olaya müdahale edebilir ve kolluk kuvveti intikal edene kadar soruşturmanın yürütülebilmesi için bilgi, belge ve tanıkları toplayabilir. Hatta, kolluğun olayı devralmasından sonra araştırma ve delil toplama faaliyetine yardımcı olabilir.
Bu görev kapsamı nedeniyle Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun gereği, Türk Ceza Kanunu uygulamasında “memur” statüsünde yer almaktadırlar. Bunlara karşı görevleri sebebiyle suç işleyenler Devlet Memurları aleyhine suç işlemiş gibi cezalandırılır; güvenlik hizmetlerini yürütürken kötü muamele gibi suçları işlemeleri halinde ise memur gibi ceza alırlar.
Kapsamlı ama Sınırları Belirli Yetkiler
Anılan Kanunun 7. Maddesinde güvenlik görevlilerinin yetkileri sıralanmıştır. Bu yetkilerin en önemlilerini özetleyelim;
Durdurma ve Kimlik Sorma: Güvenlik görevlileri binaya girişlerde kişileri veya araçları durdurabilir ve kimlik sorabilir.
Önleme Araması Yapma: Güvenlik görevlilerinin arama yetkisi detektörle ve x-ray cihazları ile sınırlıdır. Kanunun 7. maddesi, aramaların elektronik arama vasıtalarıyla yapılacağını net bir şekilde ifade etmiştir, o nedenle elle arama yetkilerinin olmadığı söylenebilir.
Güvenlik görevlileri kimlik kartlarını üzerlerinde görünecek şekilde taşımalıdır, bunun haricinde arama sırasında bir kimlik göstermeleri gerekmez.
Emanete Alma: Güvenlik görevlileri arama esnasında suç teşkil eden veya suç aleti olduğuna dair kesin emareler bulunan veya bir suç olayında delil olabilecek eşyayı emanete alma yetkisine sahiptir. Akabinde bu durumu derhal genel kolluğa bildirecektir. Bunun haricinde özel güvenliğin eşyaya el koyma gibi bir yetkisi bulunmamaktadır.
Yakalama: Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik bir tehdidin giderilmesi amacıyla yakalama yapabilirler.
Zor Kullanma: Güvenlik görevlilerinin zor kullanma yetkilerine ilişkin 5188 Sayılı Kanun 7(k) maddesinde Türk Medeni Kanununun 981.maddesine, Borçlar Kanunun 52. maddesine, Türk Ceza Kanunun 24 ve 25. maddelerine atıf yapılmaktadır. Buna göre;
– Medeni Kanunun 981. Maddesi uyarınca; özel güvenlik görevlisi korumakla yükümlü olduğu yerin ve içindekilerin “zilyet”idir. Bu hukuki kavramın manası, “bir eşya üzerinde kurulan fiili hakimiyet”tir. Medeni Kanunumuza göre zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi; taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. O halde, özel güvenlik personeli de görevli olduğu bölgede her türlü saldırıya kuvvet kullanarak müdahale edebilir.
– Borçlar Kanununun 52. Maddesi (Yeni Borçlar Kanununda 64.maddeye denk gelmektedir) uyarınca; özel güvenlik görevlisi, görev alanı içerisinde kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden koruma durumunun söz konusu olduğu hallerde meşru savunma yetkilerini kullanabilir.
– Türk Ceza Kanunun 24 ve 25. Maddeleri uyarınca; güvenlik görevlisinin meşru savunma kapsamında zor kullanması için bazı şartların oluşmuş olması gereklidir.
- Müdahale edilmezse olayın kişilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye atacak kadar kısa süre sonra başlayacak olması veya olay bitmiş olmasına rağmen tekrar başlamasının kesin olması
- Saldırı ve zor kullanma arasında makul bir denge olmalıdır; güvenlik görevlisi, sahip olduğu silah ve teçhizat saldırganın niyeti ile orantılı şekilde kullanmalıdır.
- Mala yönelik saldırı söz konusu ise savunmanın, saldırganın ihlal edilen hakkından (can güvenliği, vücut bütünlüğü gibi) daha ağır olmaması gerekir.
- Zor kullanma; saldırının derecesine göre, kademeli olarak vücut kuvveti, güç ve gerektiğinde silah kullanma yetkilerini kapsar.
Özel Güvenlik Şirketlerine Ve AVM Yönetimlerine Düşen…
Ülkemizin 90’lı yılların sonunda tanışmaya başladığı AVM kompleksleri, o yıllarda kalabalık alanlara yapılan terör saldırıları nedeniyle bir dönem insanların kaçındığı yerler olmaya başlamışken, girişlerde çantaların x-ray cihazlarından geçirilmesi ve özel güvenlik hizmetlilerine görev verilmesi gibi güvenlik alanında atılan adımlar, toplumda tekrar güven bir havası oluşmasını ve psikolojik rahatlama sağladı. O yıllardan itibaren özel güvenlik alanı o denli gelişti ki, kendine has bir sektör haline geldi, ilgili kanun ve düzenlemelerle kendine ait bir mevzuatı dahi oluştu. Bu noktada AVM yatırımlarının, ülkemizde özel güvenlik sektörünün gelişmesinde ve bu alanda bir istihdam yaratılmasında büyük rol oynadığı bir gerçek. Özel güvenlik işinde yer alan yatırımcı, yönetici ve hizmetlilerin de bu bilinçle, yetkilerin sınırının ve sorumluluklarının büyüklüğünün idrakinde olarak davranmaları gerekiyor.
Bazı AVM’lerde, güvenlik uygulamaları nedeniyle veya güvenlik görevlilerinin yetkilerini aşan olumsuz tutumları yüzünden zaman zaman sıkıntı yaşandığını görebiliyoruz. Böylesi olaylar, ilgili AVM’nin tercih edilebilirliğini negatif yönde etkilerken toplumda özel güvenliğin itibarının sarsılmasına da sebep olabiliyor.
O nedenle, özel güvenlik şirketlerinin kendi içlerinde belirli periyotlarla kurum içi eğitimler düzenlemelerini, AVM’lerde uyguladıkları güvenlik protokollerini hukukçulardan yardım alarak güncellemelerini ve AVM yönetimlerinin de bunların yerine getirilip getirilmediğinin kontrolünü sağlamalarını tavsiye ederiz.
Bahar Nalan Danış
Avukat-Arabulucu